3 Ocak 2011 Pazartesi

Şu Karşıma Göğüs Geren...

Bir fon müziği olacaksa yazımı üstlenecek, türkülerden seçilmeli derim. Eskilerden şöyle makamlı şöhretli bir sanat müziği nağmesi de olabilir aslında, ne ki yüreğim/iz bu kadarına kolay dayanamaz gibi. Yanlış anlamayın. Kalp sıkletinin düşüklüğü bana, ölçme-değerlendirme evvela okuyucuya aittir.

Taşlara öylesine hasret duyan bir yürek, içinden sular fışkıran, bir taş kesiliverir bazen. Yarinden, dostlarından, ana-babasından özge bilirse bir şehrin taşlarını bir adam, nehir diplerinde yuvarlanan taşlar gibidir. Özlemiyle müsemma bu adam denizine akmak için etrafını çevreleyen her şeyi görmezlikten gelir. Çünkü varacağı deniz çocukluğunun şehridir adamın, şehrinin çocukluğu… Bir şehrin taşlarını öylesine sever bir adam… Çünkü o taşlarla sokaklara çizgi çekmiş; o taşlarla gazoz kapağı kazanmış; sapanını o taşlarla doldurmuştur icabında. Neylesin de o taş binaları hatırlamasın adam şöyle tanıdık bir türkü duyunca…

Taşa verdim yanımı / Toprak emdi kanımı / Azrail’e can vermezdim / Canan aldı canımı…

Bir şehri güzel kılan hatıraların başrol oyuncusu o hoş insanlar değil mi? Esentepe mahallesinde camiye giderken, yorulmadan devam ettirilen bir alışkanlık olarak, sokakta oyun oynayan çocukları yanına sesleyip elini öptüren, sonra tek tek onları öpen ihtiyar… “Şeker dede”mizi görür görmez biz de ona doğru koşardık elbette…

Sonra aslan arkadaşlar… Tehlikeli bir oyunun elim sonucu olarak arkadaşımın iki kaşının ortasına ciddi bir sopa darbesi gelmişti. Darbeyi yiyen arkadaşım, suçun aşikar faili ise bendim. Olaya şahit olan yalnız ikimiz… Kasıt olmaksızın vursam da çok üzülmüştüm dikkatsizliğime. Burnu kanayarak eve koşarken “ne oldu!?” sorusunu soran annesine “düştüm!” diye cevap veren küçük arkadaşım nasıl da etkilemişti beni. Daha sonra bu olayla ilgili hiç kimseden hiç bir ima dahi işitmemiş olmam ne güzelmiş dedirtiyor bana çocukluğumun Sivas’ı… Sivas’ımın çocukluğu… Hani duman duman dağlarıyla…

Dağları duman aldı / Bülbülü figan aldı / Azrail’e borçlu kaldım / Bir canım var yar aldı...

Bilmiyorum ki nerde kaldı şeker dedeyle aslan arkadaşlar. Benim şehirden bir arkadaşım var. Bir seyir defteri gibi tüm arkadaşlarımı sokaklarının hafızasına işlemiş bir şehir. Öyle diyorum kendime.. Biz mi vefasızız, zaman mı gönlümüze mühür vuruyor bilinmez ama şehrimin sokakları hiç unutmuyor beni. Ne de ben unutabiliyorum okul bahçesinde yapılan mahalle maçlarını. Benim arkadaşım ozanlar şehri. Taş handa çay içmeye gittiğimde herkes sussa o konuşuyor benimle. Kimseyle konuşamasam şehrimin ikindi kızılıyla konuşuyorum, kalenin yokuş yukarı kaldırımlarını tırmanırken. Bir şiir yazıyorum sadık dostuma:

Düşünmeden çıksam yola

Beklerm'ola memleketim ?

Yollarıma yollarını

Eklerm'ola memleketim ?

Desem viran oldu sensiz,

Sızlar oldu yerli yersiz,

Aramıza engel densiz,

Dağlarm'ola memleketim?

Gözlerim ufkunda kaldı,

Kızıllığın dimağımda;

Çocukluğum sokağında,

Beklerm’ola memleketim ?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder